DÜŞÜNCELERİNİZ NE İSE SİZ O'SUNUZ
Kromozomlar yaşama gelme ve kim olduğumuzu belirlerken, bizi, kimliğimizi düşüncelerimiz belirler. Düşüncelerimiz duyularımızın kavrayamadığı şeylerde devreye girer. İnsan, sosyal bir varlıktır. Dünyaya geldiği andan itibaren sosyal bir bireydir. Algılarımızın, duyularımızın dışavurumlarıyla bizi doğuran, büyütenlerin kültürleriyle kimlikler oluşmaya başlıyor. Kim olarak, kime doğduğumuz ,nerede ne için doğduğumuzun biyerde çokta önemi yok aslında! Farkedersen eğer gökyüzündeki yıldızı dünyanın heryerinden aynı görürsün. Kültür, eğitim, inanç, din, çevre birey üzerinde etkilidir. Peki kültür ve inançlar yanlışsa, çevre bozuksa, eğitim eksikse bireye ne oluyor? Hepimizin aklına kötü insan profili geliyor. Fakat küçümsenmeyecek derecede tüm bu yanlış oluşan envantere göre algıları açık, düzgün, üretken, akılcı bireylerde görüyoruz. İşte burada istenen olmayınca ne oluyor? kısmı önemli..
İnsan enteresan varlıktır, yanıltır. Bu enteresanlık ruhundan ileri gelir. Ruh hiçbir zaman çözülemeyecek bir olgudur. İnsanlığın bir sırrı varsa o da ruhtur. Yaşamda her zaman görünenden çok görünmeyen kısımlar dikkatimi çekmiştir. Yani; yüzde yüz üzerinden hareket edersek yaşamda ve bilimde hiçbir şey yüzde yüz değildir. Hep doksandokuzdur neden hiç düşündünüz mü? Çünkü; İnsan büyük bir mucizedir. Herşeyi bozup düzeltebilir. İnsan zihni , düşüncesi tüm ezberleri bozabilir. Bu ihtimale karşı yüzde yüz olmaz hiçbirşey.
İnsan beyni, zihni, mantalitesi günümüz çağında daha da önem ve merak kazanmıştır. İnsan zihni çok güçlüdür. Zihin; anlayış, yaşantıları bağlama, kavrayıştır. Zihninizi nasıl çalıştırırsanız bedeninizi ve hayat yönünüzü belirlersiniz. Zihinde farkındalık çok yüksektir.
Sizi, hasta eden, mutsuz eden, düşük frekansta tutan olumsuz düşüncelerinizdir. Karamsar, peptimist, kaygıları yüksek, bireyseniz hastalıklara yakalanma ihtimaliniz yüksektir. Hep söylüyorum hastalık diye bişey yoktur. Olumsuz düşüncelerin, vücuda tezahürü vardır. Bunun adı da hastalıktır. Yani; düşüncelerimiz olumsuzluğuna göre ilgili organın hücresi bozuluyor ve hastalık başlıyor. Buna kanserde dahil.
Kanser hastaları; daha çok yaşantılarında söyleyemediklerini, içine atan, bastırılmış duygular, derin acı, uzun süren kırgınlıklar, sır, hüzün, bedeni kemiriyor, nefreti içine gömmek gibi duygular kişiyi kanser ediyor. Kalbimiz en önemli organımız, durduğu an ölüm gerçekleşiyor. Bakın kalbimiz nasıl hastalanıyor? Uzun süreli duygusal sorunlar, sevgisizlik, haz yoksunluğu, stres ve zorluk algıları, para ve pozisyonlara feda etmek kalbimizi krize sokuyor.
Toplumda sık görülen kabızlık; nedeni : geçmişe saplanıp kalmak, cimrilik, eski düşüncelerden kurtulmayı reddetmek, kişiyi kabız yapıyor. Kış ayına girdik, çok sık soğuk algınlığı ve griple karşılaşacağız. Nedeni : zihinsel karışıklık aynı anda bir çok şeyin birden olması. Her kış 3-4 kez grip olurum türünden inançlar bizi gribe itiyor. Nefes kokması; kızgınlık ve intikam dolu düşünceler insanın nefesinin kokmasına neden oluyor. Dikkat edin etrafınızdaki öfkeli, kızgın insanların nefesleri kokar. Karın ağrısı yine çok sık rastlanan ağrı tipidir, nedeni : korku…
Ağrı, her türlü suçluluk duygusunun belirtisidir. Suçluluk duygusu daima ceza arar. Ceza ağrı yaratır. Kronik ağrılarınız, kronik suçluluk duygusundan kaynaklanır. Bu duygularımız o kadar derinlere gömülmüştür ki; biz bunların farkında bile olamayabiliyoruz. İnsan, çok güçlüdür. Hertürlü olumsuzlugu yenecek güçtedir. Yeter ki değişimi ve baktığı şeyi görsün.
Türkiye Sosyolojisinde ajitasyon vardır. Siz bu dünyaya acı çekmeye gelmediniz. Görünüşünüzü yenileyin, kendinizi hoş edin! Düşünceleriniz herşeydir. Sizin yaşam çizginizi belirler. Düşüncelerinizi olumlu değiştirin, hayatınız değişsin.
Aldığınız her nefesin mucize olduğunu farkettiğinizde güzellikler başlar. Mucize aramayın, çünkü mucize;sizsiniz...