Daha Yaşanılabilir Bir Pazarcık İçin Pazarcık’ı Şantiyeye Dönüştürdük
Mayıs 31, 2022K-POP AKIMLARI – KORE DALGASI
Temmuz 30, 2022
SEVTAP ÇAPAN
Bu sayımızda görsel ve yazılı sanata gönül vermiş, ödüle doymayan sevgili Sevtap Çapan’ı konuk ettik. Sadece başarılarıyla değil enerjisi ve samimiyetiyle de bizleri büyüledi. Tanıştığımız andan itibaren hayran olduğumuz sevgili ÇAPAN sorularımıza verdiği içten cevaplar, yaşama ve insana dair bakış açısı ve sevgi dolu yüreği onu diğer sanatçılarımızdan çok daha özel bir yere koymamıza sebep oldu. Sevtap Çapan yapıtlarında kadını, erkeği ve çocuğu o kadar etkili ve güzel bir şekilde ele almış ki o anlattıkça ne kadar dolu bir insanı tanıdığımızı daha iyi anladık. Başarılarının sırrı bizce samimiyeti kocaman yüreği ve müthiş zekâsı…
Öncelikle bizi misafir ettiğiniz için size teşekkür ederiz.
Sevgili Sevtap Çapan, sizi sinema, tiyatro ve aldığınız ödüllerle ve başarılarınızla tanıyoruz fakat okuyucularımıza ve bize sizin gözünüzden Sevtap Çapan kimdir? Nerelidir? Bize anlatabilir misiniz?
Elbette. Ben üç çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olarak İstanbul’da doğmuşum. Çok köklere inersek baba tarafım Çerkez, anne tarafım Arnavut. Tabii biz kuşaklarca İstanbulluyuz. Tam bir şehir çocuğu olmama karşın doğayı çok severim. Ama gidip soluklanacağım bir köyüm, bağım, bahçem yok. Büyürken Kanlıca, Çengelköy ve Etiler hayatımda geniş bir yer kapladı. İstanbul’un değişimine tanıklık ettim diyebilirim. Aile bağlarım kuvvetli; güven ve sevgiyle büyüdüm. Saygılı, ahlaklı, adaletli ve onurlu bir yaşam sürmeyi ailemden öğrendim. Sanat her zaman içimdeydi ve ailede, hatta sülalede ona yönelen tek çocuk ben oldum diyebilirim.
Çalışma hayatınızda kadın olduğunuz için pozitif ya da negatif ayrımcılık yaşadınız mı? Bize ayrımcılık ile ilgili düşüncelerinizden bahsedebilir misiniz?
Pozitifi pek hatırlamıyorum ama negatif ayrımcılığı elbette yaşadım; zaman zaman hala yaşayabiliyorum. Ayrımcılık konusunda tüm dünyada sorun var; sadece ülkemizde değil. Büyüdükçe, öğrendikçe, geliştikçe bunu fark ettim. Bu konuda pek çok etken mevcut… Kültürden, gelenekten tutun da inanıştan, yaratılmış algıdan hukuk sistemine kadar girift, kemikleşmiş bir yapı. Özellikle dini kullanarak kadına yaklaşımın olumsuza yönlendirilmesi, ikinci sınıf vatandaş olarak konumlandırılması, eğitimsiz bırakılması ve daha çoğu ile kadın değersizleştiriliyor. Erkeğe göre daha zayıf, hassas fiziki özelliklere sahip olması da bu ayrımcılıkta iyi bir malzeme. Ne var ki kadının zekâsı, sezgisel algısı, detaycı sentezleme yeteneğiyle sorun çözme becerisi yabana atılmamalı.
Eseriniz “Peri Kız Müzikali” ile çocukların dünyasına da dokundunuz, bu müzikali yazarken hedefiniz ya da hayaliniz neydi? Ulaşabildiniz mi?
“Peri Kız Müzikali” benim için ihtiyaçtan doğan bir projedir. Oyunun konusunu şimdilik bir kenara koyarsak; oyunu yazarken, Türk Tiyatrosu’nda eksikliğini gördüğümü temel iki konu üzerinde durduğumu söyleyebilirim;
Birincisi, oyunun türüdür; bu oyun çocuklar için yazılmış olan 18 şarkı içeren bir “Müzikaldir”. Bütün çocuk oyunları müziklidir, birkaç şarkı ve dans mutlaka içerir. O yüzden “Müzikli Çocuk Oyunu” tabiri gereksiz bir kullanımdır. Bu tabir daha ziyade büyükler için yazılmış oyunlarda kullanılır ki bu da şarkılı ve danslı bir oyunla karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Tiyatromuzda büyükler ve çocuklar için ‘müzikal’ oyun türü ise yok denecek kadar azdır. ‘Müzikli oyun’ ve ‘müzikal’ arasında da önemli farklar vardır. En önemlisi Müzikallerde şarkı sözleri oyunun anlatıcısı, aktarıcısı, tamamlayıcısı olarak kullanılır. Olay örgüsünü, karakteri, durumları şarkı sözleriyle ifade eder. Müzikli oyunlarda ise müzik ve şarkı sözleri destekleyici ve veya sahne geçişini vurgulamak için kullanılan bir unsurdur; hatta müzikli oyundan bir şarkıyı çıkartsak oyunun konusu, karakter veya durumun etkilenmediğini görürüz. Oysa müzikalden bir şarkıyı çıkartmak istesek konu bütünlüğü bozulur ya da sahne, karakter, oyun anlaşılmaz hale gelir.
İkincisi ise çocuk yaş skalasıdır. Genel olarak 10 yaş üzeri çocuklar çocuk oyununa rağbet etmemektedir. Çünkü çocuk oyunlarının %99’u bebek ve ilk okuma başlangıcında olan çocuklara hitap etmektedir. İstisnalar çok azdır. O sebeple bu oyundaki diğer temel hedefim: Günümüz çocuklarının teknolojiyle hızlı gelişimini de düşünürsek 7 yaş ve üzeri yaş gruplarına hitap etmesiydi.
Açıkçası hedefimde, hayalimde bu müzikali, temel aldığım bu iki noktayla gerçekleştirmek ve çocuklarla buluşturmaktı. İkinci hedefim ebeveynlerin de ilgisini çekecek bir oyun yapmaktı. “Peri Kız Müzikali” prömiyerinde ve sonrasında sahnelenen oyunlarında, her şey planladığım gibi oldu. Evet, hedefe ve hayalime ulaştım. Tüm çocuklar sessizce ve merakla, anne–babaları ise cep telefonlarını bırakıp aynı merakla pür dikkat oyunu setretti.
Çocukların ahlaki gelişimi için masallarda iyi ve kötü kavramlarının anlatılması gerektiği söylenir. Siz ayrımı nasıl işlediniz? Müzikalinizdeki iyi ve kötü karakterleri biraz anlatabilir misiniz?
İyi ve kötü kavramları, bence insanın hayattaki en büyük mücadelesidir. O yüzden klasik bir konu olmasına karşın aynı zamanda vazgeçilmezdir. Tüm film, dizi, oyun, bilgisayar oyunu, kitap vs. temelinde bu ikilinin mücadelesine tanıklık ederiz. Çocuklara, genelde, didaktik bir yolla öğretilir bu iki kavram. Kesin çizgilerle belirlenir, iyi ve kötü. Oysa çocuğa İYİ nin ve KÖTÜ nün ne olduğu, sonuçlarının nelere yol açacağı anlatılmalı ya da oyunlarda gösterilmelidir.
Her yerde karşılaşılan iyi ve kötü, temelde insanın içindeki iyi ve kötü mücadelesi sonunda; birinden birini seçmesiyle ortaya çıkar. Ben de iyiliği temsil eden başkarakterimiz “Peri Kız’ın bu konuda kendiyle verdiği mücadelesini ortaya koydum. Kötülüğü temsil eden diğer başkaraktere ise ‘kötü’ demeyip, yumuşatmak için “Kara Peri” adını verdim. İlerleyen süreçte “Kara Peri’nin eskiden iyi bir peri olduğunun altını çizdim. Çünkü bana göre iyi ve kötünün keskin bir ayrımı yok ve bunu belirtmek gerekir. Sonuç olarak kişinin seçimlerine bağlı olduğuna vurgu yaparak çocuklara daha geniş bir pencereden bakma olanağı sundum ve “Seçebilirsin” diyerek özgür iradelerini kullanmalarını salık verdim.
Çok yönlü bir sanatçısınız, “Memed” isimli tiyatro oyununuzla erkeklerin “Kadınım Ulan” isimli kitabınızla kadınların dünyasına ışık tuttunuz. Sizce Sevtap Çapan topluma hem kadın hem erkek hem çocuk gözünden bakabiliyor mu? Gözlemlerini yaparken en çok neyden yaralanıyor?
Teşekkür ederim Ben topluma; en küçüğünden en büyüğüne, erkeğinden kadınına ya da üçüncü türüne kadar herkese ‘insan’ gözüyle bakıyorum. Bu da bana hem yaşamımda hem sanatımda sınırlı ya da kısır olmayan bir bakış açısı kazandırıyor. Bu bakışım dışında elbette gözlemlerim, gözlemleyemeyeceğim durumlarda ise araştırmalarım çok değerli oluyor. Her şeyden yararlanıyorum. Hayvanlar âlemine yönelik bir belgesel bile insana dair olan bir şeyi fark ettirebiliyor ve ondan dahi yararlanıyorum. Ben sanatımda gökteki yıldızdan, denizdeki balıktan ve yüzüme vuran rüzgârdan bile yararlanıyorum …
Toplumun en büyük sorunu nedir diye sorsak?
Eğitimsizlik diyeceğim de profesör olan bile bir cahilden daha kör olabiliyor bizim ülkemizde. O sebeple bence en büyük sorun vicdan yoksunluğu ve hukuk sisteminin işlemeyişi.
Burcunuz? Özelliklerini taşıyor musunuz?
Ben bir bahar çocuğuyum. Burcum boğa, yükselenim aslan. Tam bir boğayım, aslan da fevkalade destekliyor beni.
Oyunculuk mu? Yazmak mı
?
Benim için oyunculuk vazgeçilmez olandır. Fakat oyunculuk özellikle sahnede ‘suya yazı yazmak’ olarak nitelendirilir. O sebeple fikirlerimi, tecrübelerimi, sanat yaklaşımımı aktarabileceğim ‘kâğıda yazmak’ da artık vazgeçilmezim. Kısaca her ikisi de…
Kariyerinizde bulunduğunuz yere gelebilmek zor oldu mu? Bunun için neler yaptınız? Tek başınıza mıydınız, sizinle birlikte emek verenler oldu mu?
Hala zor biliyor musunuz? Kimileri kariyerinizi hiçe sayabiliyor. Kimileri kendi çıkarına çevirmeye çalışıyor. Garip bir ülkedeyiz. Liyakat sıfır, sanata saygı sıfır… Sadece devlet, hükümet, halk açısından değil üstelik. Sanat camiası içinde dahi bu gerçeklikle, çok zor! Bana ödül vermek için kendilerine para ödememi bile teklif eden, bundan utanmayan birtakım ödül grupları var; sayıları da fazla... Ben ilişkilerle ilerleyen, bu tür ahlaksızlıklara sırt dönen biriyim. O yüzden tek başınayım. Hep tek başına ilerledim. Yeteneğim ve çok çalışmam, disiplinim ve sanat tutkum sayesinde… Buna saygı gösteren istisnai sanat insanları ile ailemin manevi desteği ile kariyerimde bulunduğum yerdeyim. Elbette sevgili eşim ve son dönemlerde de birlikte yol aldığım kıymetli özel basın danışmanım kariyerimin görünür kılınması adına emek verenlerden…
Kendinizi değerlendirdiğinizde sizi diğer insanlardan ayıran ya da sizin için en sıra dışı olan yeteneğiniz nedir?
Oyunculuk yeteneğim dışında mı? Sezgilerim çok kuvvetlidir.
Bedeninizle barışık mısınız? Bir organ olsaydınız hangi organ olmak isterdiniz? Sebebi nedir?
Evet, bedenimle barışığım. Ben kendimle barışığım. ‘Beyin’ her şey orada başlıyor orada bitiyor. Akıl, duygu, acı, sevinç… Büyük patron o.
Korkularınız var mıdır? Hangi korkunuzdan sonsuza kadar kurtulmak isterdiniz?
Zifiri karanlık ve çok yüksek bir yer beni ürkütüyor. Ama bir süre sonra karanlığa alışıyor göz nasılsa. Yüksek bir yerden aşağı bakmamam da kâfi… Onun dışında Allah’tan başka kimseden korkum yok!
Güzelliğinizi ve fiziğinizi neye borçlusunuz?<
/b>
Çok naziksiniz. Bilmem, genç gösteriyor olmam ve fiziki özelliklerim soya çekim. Diğer kadınlar gibi de pek değilim. Özel bir şey yapmıyorum açıkçası.
Kameralar olmadığında nasıl görünürsünüz? Her zaman bakımlı ya da makyajlı mısınızdır?
Doğalıma yakınım hep… Kırmızı ruj sürerim genelde, evde olsamda, kimse olmasa da yanımda Bazen de kıyafet değiştiririm, evde olsam da…
Film mi izlemeyi tercih edersiniz kitap okumayı mı? Neden?
Duruma ya da ruh halime göre değişiyor. Son dönemlerde film izlemeyi daha çok tercih ediyorum. Belki sürekli araştırma için okumamdan ve oyun metinleri okumamdan kaynaklı olarak görsel seyre ihtiyaç duyuyorumdur.
Son olarak okuyucularımıza ne tavsiye edersiniz?
Şu anda tiyatrocular, yazarlar olarak tüm halkımıza çok ihtiyacımız var; her zamankinden daha çok! Lütfen yanımızda olduklarını hissettirsinler ve salonlarımıza gelsinler, kitaplarımızı okusunlar. Sanat ve edebiyat, ruhlarımızı tazelemek ve gerçek hayatın yükünü hafifletmek için iyi bir buluşma noktasıdır. Bunu hatırlamalarını ve bu ülkenin emek veren sanatçılarına sahip çıkmalarını tavsiye ederim.
Bu keyifli röportajımız için size de teşekkür ediyorum.