Bir milletin efsaneleri, masalları binlerce yıllık birikimi yansıtır. Efsaneler anlatılırken o sırada yaşanan mekanlar kullanılır. Hikayeler böylece genç nesillerin görsel hafızasında canlanır. O yüzden aynı efsanenin farklı mekanları içeren versiyonları oluşur. Oysa asıl aktarılmak istenen bir milletin değer verdiği soyut kavramlarından oluşan kültür birikimdir.
İşte Yeşilgöz’de anlatılan bir efsane beni bu düşüncelerle buluşturdu.
Tarihini at sırtında yazmış bir milletin kültüründe elbette at çok değerlidir. Türk mitolojisinde atlar sudan gelir. Masallar, hikayeler suların derinliklerinde yaşayan efsanevi su atlarına önem verir. Bu su atlarının tayları en hızlı, en dayanıklı, en güçlü atlar olur. Meşhur Köroğlu'nun Kırat’ı bunlardan biridir. Dede Korkut hikayelerinde geçen Beyrek'in atı da suların derinliklerinden gelen su atlarının soyundandır diye anlatılır. Su atları hikayelere göre bazen uçar, bazen günlerce uyumaz, sahipleriyle öyle bir kaynaşırlar ki attan öte kardeş olurlar.
O yüzden su atları çok kıymetlidir. Onlar yer altı sularının erişilmez dehlizlerinde dörtnala koşarlar. Sadece kendileri sudan çıkarsa görülürler. Su atlarının görüldüğü su kaynakları da efsaneleşir. Türklerin yaşadığı Orta Asya'da, Anadolu'da su atlarının sudan yeryüzüne çıktığı efsanesinin anlatıldığı pek çok göl vardır.
Sivas'ta, Kars'ta, Trabzon'da, Van'da bulunan bu göllerin hepsi Aygır(Erkek at) Gölü ismiyle bilinmektedir. İlginç bir şekilde bu göllerin adları ve efsaneleri kadar coğrafyaları da birbirine benzer. Bu küçük göllerin tamamı binlerce metre yükseklikte bulunan çok derin göllerdir.
İşte Yeşilgöz de efsanevi su atlarının yaşadığı anlatılan sulardan biridir. Halen anlatılan efsaneye göre; Yeşilgöz'ün derinlerinde bir su atı yaşarmış. Bazen sudan gökyüzüne doğru uçarak çıktığı görülürmüş. Bir gün Yeşilgöz'ün kenarında bir kısrağa aşık olmuş. Bir zaman sonra kısrak güzel bir tay doğurmuş. Su atı, tayının büyümesini beklemiş. Bir yıl sonra büyüyen tayı yelesinden yakalayarak suların derinlerine, su atlarının yaşadığı yere götürmüş. Bir daha ne su atını nede tayını gören olmamış. Öyle derinmiş ki gittikleri yer kimse ulaşamamış. O atların nesli de yeryüzünde kaybolmuş. Olur ki bir gün Yeşilgöz'de su atlarını gören olursa kıymetini bilsin diye her gelene bu efsane anlatılır. Kim bilir belki hala su atları, taylarıyla beraber erişilmez sularda yol alıyordur.
( AYRI SAYFA )
Ve dönüş yolunda Yeşilgöz’ü ve efsanevi sırlarını gelecek nesillere aktarmak üzere yazmaya başlamıştım bile.
Yeşilgöz’de dalgıçların daldığı yer altı dehlizlerinin derinliklerden koşarcasına gelen su, efsanelerde anlatılan atlar gibi uçarcasına çıkar yeryüzüne.
Tekir Deresi boyunca taylarıyla oynaşarak akar,
Direkli Mağarasında göz kırpar, yüz binlerce yıllık tarihini sırtında taşıdığı insan oğluna.
Döngel Mağaralarında şelale olur, çağlar yüzlerce metre aşağı.
Yollarda Köroğlu’nun Kırat’ı olur, meydan okur mertliğin bozulduğu zamanların icatlarına,
Oradan Hz. Ali’nin Düldül’ü olur sıçrar, bir adımda Ali Kayasına.
“Koşan su mudur, akan at mıdır?” bilinmez.
Efsanelerle aktarılan bu gizem söylenmez.
Ama bilinen bir şey var ki buradan geçipte Yeşilgöz görülmeden gidilmez.
DR. GÖKHAN GÖKŞEN